CHP GENEL BAŞKANI KILIÇDAROĞLU KOCAELİ’DE
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli’de muhtarlar, STK temsilcileri ve kanaat önderleri ile bir araya geldi. Darıca ilçesinde bulunan bir otelde gerçekleşen programda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Haydar Akar, CHP milletvekilleri, partililer ve İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet hazır bulundu.
Toplantıda muhtarlara seslenerek sözlerine başlayan Kılıçdaroğlu, “Muhtarlar neden demokrasinin temel taşıdır? Milletvekilleri, muhtarlar değil de neden muhtarlar demokrasinin temel taşı olarak anılıyor? Bu topraklarda yapılan ilk seçim bir muhtarlık seçimidir. Kastamonu’da yapılan bir seçimdir. Ama ne yazık ki geçen zaman diliminde muhtarlara gerekli önem ve özen gösterilmedi. Bugün 82 değişik kanunda 354 maddede muhtar adı geçer. Ne siz bilirsiniz bunu ne de ben bilirim. Muhtarlar için bir bağımsız kanun var mı, yok. Neden yok, siz de seçimle gelensiniz. Milletvekillerinin var, belediye başkanlarının var, herkesin var da sizin nensen bağımsız ve size özgün bir kanunuz yok? Bunu neden talep etmiyorsunuz? Bu sizin en doğal hakkınız. Muhtarların birleşik oy pusulası yok. Kabine girersiniz oy kullanmaya her muhtar için bir kağıt vardır, onu seçersiniz. Rakibinizin varsa onları alıp cebinize koyarsınız. Sizin de birleşik oy pusulanızın olması lazım. Ne gerekiyorsa yazılırsa kimi istiyorsa vatandaş onun adının altına mührünü basar. Bu talebin de sizden gelmesi şazım. Seçildiniz, mahallenin muhtarısınız. Sizin mahallenizle ilgili belediye meclisinde karar alınacak sizi de davet ediyorlar mı, etmiyorlar. Sizin mahallenizle ilgili karar alıyorlar sizin haberiniz yok. Eğer bir karar alınırsa muhtar mutlaka bu toplantıya katılmalı, elini kaldırmalı. Ona mecburen söz verilecek” dedi.
“BEN GENÇLİĞİMDE KOCAELİ’DEN DENİZE GİRİYORDUM, BUYURUN ŞİMDİ KİM DENİZE GİRECEK”
Marmara Denizi’nde etkili olan deniz salyası ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, “Çevre konusunda çok hassas bir bölge. Bütün dünya çevre konusunda duyarlı. İklim değişiklikleri oluyor. Çevre konusunda hangi adımı attılar, bana bir Allah’ın kulu çıksın desin, ‘çevre konusunda şu adımı attılar. Kocaeli Üniversitesinden bir hoca buradaki hava kirliliği ile ilgili bir rapor hazırladı, ne kadar tehlikeli olduğunu yazdı. ‘Neden bunu millete açıklıyorsun’ diye adamı üniversiteden attılar. Müsilaj var. Neden çıktı? Ergene Nehri simsiyah. Kaynağından aktığı yerde bembeyaz, denize aktığı yerde simsiyah. Yıllardır böyle. Denizde oksijen bitti, müsilaj çıktı. Şimdi hep beraber neden böyle oldu diyoruz. Yıllardır üniversite hocaları bunu söylüyor. ‘Bunu yapmayın Marmara’yı öldüreceksiniz’ diyorlardı. Marmara Denizi’nin özelliği ne, dünyada bir devlete ait tek deniz Marmara, o da bize ait. Biz de onu öldürüyoruz. 104 balık türü vardı ticaret anlamında, öldürdük. Ben gençliğimde Kocaeli’den denize giriyordum, buyurun şimdi kim denize girecek” diye konuştu.
“5 KİŞİYE 21 MİLYAR PARA VERİYORLAR, MİLYONLARCA ESNAFA VERDİKLERİ PARA 10 MİLYON LİRA”
Esnaf ve maddi imkansızlıkları olan vatandaşların zor durumda olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Yardım kolileri dağıtıyoruz, fakirleri sıraya diziyoruz. Televizyoncuları çağırıyoruz, ‘bak ben fakirlere yardım yapıyorum’ diyoruz. Vicdanını rahatlatıyor, bir de reklamını yapıyor. Fakirin onuru ile oynamaya kimin ne hakkı var. Onun yoksulluğunu teşhir etmek doğru mudur? Kendi vicdanınıza sorun. İstanbul’da süt dağıtıyoruz. ‘Bunlar seçimlerde söz vermişlerdi, süt dağıtmadılar’ diyorlar. Oysa aylardır süt dağıtılıyor. Ama fakir fukaranın kimliğini teşhir etmedik. İzmir’de süt dağıtıyoruz. Ankara’da şimdi yeni bir uygulama yapıyoruz. Yakında hayata geçireceğiz. Dün lansmanını yaptık. Herkese kar verilecek, ‘başkent kart.’ Fakir alışveriş yaparken pos cihazından kartla ödeme yaptığında ona düşük fiyat gelecek. Kimse de onun fakir olduğunu bilmeyecek. O insanların onurunu korumak zorundayız. Esnaf perişan oldu. Bir dilim ekmeğe muhtaç ettik. Özal, ‘Esnaf devletin orta direği’ derdi. Esnaf devlete yük olmaz, istihdam oluşturur, komşu esnafın da kazanmasını ister. Esnafı duman etik. Memlekette esnaf kalmadı. Azami parmak bal çalıyorlar. 5 kişiye 21 milyar para veriyorlar. Bizim ‘5’li çete’ olarak tanımladığımız 5 kişiye 21 milyar para veriyorlar, milyonlarca esnafa verdikleri para 10 milyon lira. Bu adalet mi” dedi.
“10 MİLYON İŞSİZİMİZ VAR”
Türkiye’de işsizlik sayısının arttığını belirten Kılıçdaroğlu, “İşsizlik ve yoksulluk. Kimin çocukları işsiz. Garibanların çocukları işsiz. Zor bela üniversiteyi okuttuğu oğlu, kızı işsiz. Ensesi kalın olanın zaten işi gücü var, bir yerden değil dört, beş yerden maaş alıyor. Fakirin çocuğunu görmezden geliyorlar. 10 milyon işsizimiz var. Şu soruyu her vicdan sahibi acaba kendine sordu mu? Neden 10 milyon işsizimiz var. Aynı nüfusa sahip Almanya var. Almanya dışarıdan işçi transfer eder, biz işsizlerin sorununu nasıl çözeriz diye düşünmüyoruz bile. Bir insan fakir olabilir, fakir olmasının derdini taşıyacak olan siyasetçidir. Bir çocuk bu topraklarda yatağa aç giriyorsa devleti yönetenlerin o gece uyumaması lazım” şeklinde konuştu.
“MAKİNE KİMYA ENDÜSTRİSİ’Nİ SATMANIN HUKUKİ ALTYAPISINI OLUŞTURUYORLAR”
“Her şeyi Cumhuriyetin kurduğu bütün fabrikaları satıyorlar” diyerek sözlerini sürdüren Kılıçdaroğlu, “Tank-palet dahil. Şanlı ordumuzun tank-palet fabrikası dahil bedava verdiler. 1 dolar bile almadılar. Şimdi Kırıkkale’de Makine Kimya Endüstrisi’ni satmanın hukuki altyapısını oluşturuyorlar. Bunu anonim şirkete dönüştürmek istiyorlar. Neden kardeşim, devletin kurumu. Silah üretiliyor, mühimmat üretiliyor. Kırıkkale’yi Kırıkkale yapan orasıdır. Cumhuriyeti kuranlar, Kurtuluş Savaşını verenler Anadolu’nun merkezine entegre bir silah sanayisi kurmak istediler. Bu entegre silah sanayisinin adı Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’ydu. Şimdi bunu bitiriyorlar. Kırıkkale ayakta, işçiler ayakta. Biz onların hakkını arıyoruz” ifadelerini kullandı.
“EN BÜYÜK DEĞİŞİMİ YAŞAYAN CUMHURİYET HALK PARTİSİDİR”
İnanç özgürlüğüne saygı duyduklarını belirten Kılıçdaroğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“İnanç siyasetin konusu değildir. Allah ile kulun arasına kim girebilir. Kimin daha fazla ya da daha az inançlı olduğunu kim bilebilir. Peygambere verilmeyen bir yetkinin başka bir kişiye verilmesi mümkün mü? Burada herkesin dikkatli olması lazım. Herkesin inancı benim başımın üstünde. İnancını yaşar, eyvallah. Kimliği, inancı sebebiyle bir kişi ötekileştirilirse ona sahip çıkacağız. Herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygımız var. Diyeceksiniz ki, ‘’bu süreçte CHP’nin hiç mi kusur yoktu?’ Kusuru vardı, özeleştiri de yapıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı olarak özeleştiri yapıyorum. Bizim de eksiğimiz, yanlışımız vardı, unu düzeltmeye çalışıyoruz. En büyük değişimi yaşayan Cumhuriyet Halk Partisidir. Hiç kimsenin sahip çıkmadığı kesimlere sahip çıktık.’
“KAVGA ETMEDİĞİMİZ HİÇ KİMSE KALMADI”
“Geçen hafta Gaziantep’teydim. Orası da sanayi açısından oldukça gelişen bir böğe. Kendi iç dinamikleri ile gelişen bir kenttir. Gaziantep’in temel sorunlarından bir tanesi de temel sorunu ise 700 bin civarında Suriyeli var. Bütün Türkiye’de 6-6,6 milyon civarında Suriyeli olduğu söyleniyor. Bu nasıl bir tablo. Bunu nasıl çözeceğiz. Suriye ile kavgayı bitireceğiz. Büyükelçilikleri açacağız. Suriyelilerin evini, barkını neyse yapacağız. O konuda batıdan her türlü destek gelecektir. Suriyelilere diyeceğiz ki, ‘Buyurun her şeyiniz tamam, kendi ülkenize gidin.’ Bu ırkçılık değil. Biz kendi ülkemizin çıkarlarını savunmak zorundayız. Ama kimseye de haksızlık yapmak istemeyiz. Orada bir iç savaş oldu, milyonlarca insan hayatını kaybetti, yurtdışına giden insanlar oldu, kimisi denizde boğuldu, kiminin çocuğu kıyıya vurdu. Bütün bu insanlık dramını sonlandıracağız. Bu devleti kuranların tamamı savaş meydanlarından gelmiştir. Bütün hayatı savaş meydanlarından geçmiştir. Ama bu devleti kurduktan sonra, ‘Yurtta barış, dünyada barış’ demişler. Barış kadar değerli bir şey yok. Neden kavga ediyoruz? Suriye’yle, Irak’la kavgalıyız. Kavga etmediğimiz hiç kimse kalmadı. Mısır ile neden kavgalıyız. Bizim mallarımıza ambargo uyguluyorlar. Sanayicimizin ürünlerini almıyorlar. Yumurta satamıyoruz. Sorumlusu kim?’
“TÜRKİYE’NİN ÜRETMESİ LAZIM”
“Türkiye’nin üretmesi lazım. 19 yıl önce biz saman mı ithal ederdik, canlı hayvan mı ithal ederdik, et mi ithal ederdik, nohut mu ithal ederdik? Şimdi her şeyi ithal ediyoruz. Avrupa’da herkes bekliyor. 83 milyonu kim doyuracak. Onlar doyuruyorlar, biz oradan aldıklarımızla besleniyoruz. Buna evet diyorsak düzen böyle devam etsin. Hayır diyorsak bu düzeni beraber değiştirmek zorundayız. Ahlaki temeller üzerinden bunu düzeltmek zorundayız. Neyi üreteceğiz? Makine halısı mı üreteceğiz, cep telefonu mu üreteceğiz? Katma değeri yüksek ürün mü üretmeliyiz?”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından toplantı basın mensuplarına kapalı olarak devam etti.