“MAHALLEMİZİN ESNAFINI SERMAYEYE BOĞDURMAYALIM”

“E-TİCARETTE TEKELLEŞMENİN ÖNÜNE GEÇİLMESİ OLUMLUDUR. ANCAK REKABET KURUMU GEREKEN TEDBİRLERİ ZAMANINDA ALMAMIŞTIR”

Bankacılık sektöründeki dijitalleşme ve Covid-19'un alışveriş alışkanlıklarını değiştirmesiyle e-ticaret sektörünün ticaret hayatında yeni bir alışveriş pazarı olarak büyümekte ve gelişmekte olduğunu söyleyen Tarhan, “Teklifin gerekçesinde serbest piyasa koşullarının iyi işlemediği ve yıkıcı rekabet uygulamaları ile sağlıksız şekilde büyüyen bir pazarı düzenlemek amaçlanıyor.  Ancak bu Teklife ihtiyaç duyulmasının ana sebebi Rekabet Kurumu’nun, e-Ticaret sektörüne yönelik çalışmalarını zamanında yapmamış olmasıdır. Sektördeki pazar payının yarısından fazlası birkaç firmanın eline geçmiş durumda.  Dev haline gelen firmaların gücü, küçük firmaları ezip geçiyor. Sonuçta pazardan çıkmalar başlıyor. Ağır ve yıkıcı bir haksız rekabet oluşuyor. Bu düzenleme ile haksız rekabetin ve tekelleşmenin önlenmesi olumludur” dedi.

“AGRESİF BİR ŞEKİLDE YAPILAN REKLAM KAMPANYALARININ YURTDIŞI MERKEZLİ SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLMESİ NEDENİYLE VERGİ KAYBI OLUŞUYOR.”

Sektöre dair bir diğer sorunun, agresif bir şekilde yapılan reklam kampanyalarının yurtdışı merkezli sosyal medya üzerinden yürütülmesi nedeniyle vergi kaybı oluşması olduğunun altını çizen Tarhan “Burada normal koşullarda beklenen firmaların gider gösterdikleri kalemlerin, bir başkası için de gelir kalemi oluşturması ve vergilendirilmesidir. Ama bu durumda öyle olmuyor. Firmalar reklamların büyük bir bölümünü yurtdışı merkezli sosyal medya kanallarına veriyorlar. Firmaların bu ülkedeki gideri, yabancı ülkelerde gelir olarak kaydedildiğinden Türkiye’de vergilendirilemiyor.” diyerek kabul edilen teklifle bu kaybı önlemek üzere yapılan düzenlemelerin olumlu olacağını söyledi.

 

“KÜÇÜK İŞLETMELERE YÖNELİK KORUYUCU DÜZENLEMELER OLUMLU AMA YETERLİ DEĞİL.”

Teklifle e-ticaret sistemi platformlarının üyesi olan işletmelere ödeme yapmaları için beş günlük süre tanınması yönünde yapılan değişikliği de değerlendiren Tarhan, şunları kaydetti; “Avrupa "Önce küçük olanı düşün" diyor. Yani her düzenlemede esnafı, zanaatkarı, kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenleri öncelikli olarak düşün, düzenlemenin onlara etkisini değerlendir ve öyle karar ver diyor. Anayasamızın 173’üncü maddesiyle, Devlet, esnaf ve sanatkarı koruyucu ve destekleyici tedbirleri almakla görevlendirilmiş. E-ticaret platformlarının üyesi olan küçük işletmelerin yoğun olarak şikâyet ettikleri bir husus da ödemeler ile ilgili. Satışı küçük firma gerçekleştiriyor. Ödemeyi platform alıyor. Ancak satıştan sonra belki bir ay, belki üç ay sonra küçük firmaya ödüyor. Bu teklifteki özellikle aracı hizmet sağlayıcıların ödeme sürelerine getirilen beş gün sınırı, olumludur. Ancak ticaret hayatı ve alışveriş pazarı sadece e-ticaret alanından oluşmuyor. Değişim de sadece bu alanda olmuyor. Perakende sektöründe de büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor.”

“CADDE MAĞAZACILIĞI VE MAHALLE ESNAFI ADETA CAN ÇEKİŞİYOR. BURADA SADECE İŞLETMELER DEĞİL, BİR GELENEK VE KÜLTÜR YOK OLUYOR.”

Tarhan, “Perakende sektöründe yaşanan değişimlerden en çok etkilenen "küçük" olarak adlandırdığımız kesim. Yani mahallemizin esnafı ve zanaatkarı. Yıllardır bakkal, manav, kasap bizlere sesleniyor. “Yok oluyoruz! Bizi üç harflilere ve AVM’lere kurban ediyorsunuz” diyorlar.  Bu üç harfli marketler ve Alışveriş Merkezleri adeta ahtapot gibi sekiz koldan pazarı sarmış durumdalar. Gıdadan, Tekel Bayiliğine, temizlik ürünlerinden mutfak eşyasına, giyimden ev dekorasyonuna, bahçe ürünlerinden kırtasiyeye çok geniş bir alanda ürün satışı yapıyorlar ve her geçen gün adeta piyasadaki küçük esnafı yutarak, yok ederek kartelleşmeye doğru gidiyorlar. Cadde mağazacılığı ve mahalle esnafı adeta can çekişiyor. Burada sadece işletmeler değil, bir gelenek ve kültür yok oluyor. Bu durumun önlenmesine yönelik bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu hepimiz biliyoruz. Sektörün de görüşlerini ve önerilerini alarak bir Perakende Yasa değişikliği yapalım. Mahallemizin esnafını sermayeye boğdurmayalım.” dedi.