Hani ilkler unutulmazdı? Ne çabuk unuttu 1.5 milyarlık Müslüman topluluğu ilk kıblesini! Canı yanan küçük bir yüreğin silahlılarla mücadelesi ibret vermez mi sana kalbi taşlaşmış insanoğlu!
Ne çabuk unuttuk heyecan ile sokaklarda, sokaktan ziyade sahne insanı olan bizlerin programlarda okuduğu şu mısraları:
“Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
...
Susmuş minarelerin azabıyla
Yıkılmış cami kubbelerinin ıstırabıyla
Ve şehit kemiklerinin bakışı bir başka bakış
Artık burada taş bile durmak istemez
Ve ay’ı görmek istemez zeytin ağaçları“
Bugünde minareler susmamasın diye mücadele veriliyor. Yıkılmış evler dağlanmış yürekler vazgeçmiyor.. Ve bir diğer şairin mısraları geliyor vazgeçen insanlar hatrıma düşünce;
“Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Unuttu mu bunu acaba herkes”
Maalesef unutuldu. Unutmak daha kolay geldi, sorumlu olmaktan..
10 yaşındaki bir öğrencimin “Öğretmenim ben dua ediyorum, kurtulacak oradaki kardeşlerimiz…” cümlesine cevap veremedim. Evet miniğim, kurtulacak da nasıl diyemedim. 1.5 milyarlık topluluğun seste ki sessizliğini anlatamadım..
Biz kınarız da kınanmayız. Bizlik değildir, yürek isteyen işler. Kendimize, bize yeter bizim gücümüz. Mazlumu ezeriz, çocuğa bağırır, yeri gelir kadını aşağılarız… Soruyorum size; bizim olanı bizden almaya çalışanlara karşı dik duruşunuz, gücünüz, korkusuzluğunuz nerede!
Bir avuç düşman ordusuna karşı 1.5 milyarlık Müslümandan kalan bir ordunun mücadelesi bu! Müslümanların imtihanıdır bu. Nuri Pakdil’in deyimi ile “İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!”. Sessiz kalma, zulmü durduramıyorsan en azından onu duyurun diyen Hz. Ali’yi de unutmuş olmalı insanoğlu.
Yaralı ceylanımız olan Muhammed’i, küçük şehidimiz olan Muhammed’i, gencecik bir kız iken şehit düşen Rabia’yı, bisiklete bindiği için tutuklanan miniği, ‘Onları Allah’a şikayet edeceğim anne!’ diyerek can veren masumu, göğe yükselen ruhların ardında yaralı ve yarım kalan anne/babaları açlıktan öleni, bombadan öleni, gözleri önünde sevdiklerini kaybedenleri, küçük bedenleri ile büyük mücadele verenleri, hayali bizim dönüp bakmadığımız park olanları ben unutmadım. Elimden gelen yazmak ise onlar için yazıyorum.. Peki ya sizin onlar için yapacak hiçbir şeyiniz, edecek bir duanız da mı yok?
Çocuk yalnızca çocuktur. Irk, din, siyaset… yoktur onun lügatinde. Her çocuk gibi oyun, sevgi, bir parça mutluluk, karnı tok, güvende uyumak ister. Büyüklerinin vermediği mücadeleyi vermesi onun tercihi değil de bundan utanmamamız bizim ayıbımız. Gözleri kapamak yok saymaz mücadele uğruna yarım kalan hikayeleri! Ey gökyüzü, şu günleri de yaz; medeniyet, adalet denen çağda kendi çocuk, kalbi yiğit olan masum yüzlerce hikaye yarım kaldı…
Ey Kudüs ey kentlerin acılısı
Ey göz kapakları arasında kabaran büyük
gözyaşı damlası
Kim durdurur düşmanları
Sana karşı ey dinlerin gerdanlığı
Kim siler kanları duvar taşlarından (Nazir Kabani)
Bu yıl bitti, lakin bir dahaki seneye güvencemiz yok. Ey 1.5 milyarlık müslüman topluluğunun ferdi Nuri Pakdil ‘in mısralarındaki davet bize;
“ Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
*
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
*
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin”