Yapmam dediğin ne varsa, olmazsa olmaz dediğin, giderse ne yaparım dediğin… kısaca parçan olarak saydığın her ne ise bir bir çıkar, gider senden. Kalırsın korktuğun ile baş başa! Edersin edemem dediğin o vedayı…
Hayat yorma beni, dediğimiz birçok yer vardır. Kaçırdığımız nokta bizi yoranın hayat değil de bağlanmak, benimsemek dolaylı yoldan da oluşan korkunun bizi yoruyor oluşudur.
‘Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.’ diyen şaire kulak verin derim. Sahiplenmedikçe korkmazsınız. Hayatınızı dünyaya bağlanmadan yaşarsınız çünkü. Bağlanmak sorumluluk yükler insana; aitlik olmak üzere başta ve nasıl diye tonlarca soru birikir ardından.. Sorular ile korku da artar.
Mevlana’nın şu mısralarını es geçemem;
Allah der ki “Kimi benden çok seversen onu senden alırım
”Ve ekler: “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur
“Düşmem” dersin düşersin, ”Şaşmam” dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya “Öldüm” der, yine de “yaşarsın.
Bu mısralardan sonra konuşmak haddime mi bilemem. Lakin unutmamak lazım bu mısraları, insanoğlu şaşar ve her duruma alışır. Bu sebeple insanın tek sığınağı, tek korktuğu Allah olmalı..
40 kere dersen olur sözü de ağızdan çıkanların dua olmasından gelmektedir. Korkuları çok zikredip dua haline getirmemek lazım.
Korkusuz ve umudu her daim var olanlar mutludur. Bağlanıp korkanlar ve bundan ötürü kaçanlar değil!
Vesselem…